2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu: Hukuki Çerçeve, Uygulama Sorunları
- Rengin Geçen
- 5 Nis
- 3 dakikada okunur
Demokratik toplumların temel taşlarından biri olan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, bireylerin düşüncelerini kolektif bir şekilde ifade etmelerine olanak tanır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 34. maddesi, bu hakkı "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." şeklinde güvence altına almıştır. Bu anayasal hak, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile detaylandırılmıştır. Ancak, kanunun uygulanmasında yaşanan sorunlar ve özellikle basın mensuplarına yönelik müdahaleler, ifade ve basın özgürlüğü açısından ciddi tartışmalara yol açmaktadır.
Özellikle son dönemde yaşanan olaylarda, barışçıl eylemlere yönelik güvenlik önlemleri ile temel haklar arasındaki denge giderek bozulmakta, kamuoyunun bilgi alma hakkı da zarar görmektedir. Bu yazıda, 2911 sayılı kanunun içeriği, uygulamadaki sorunlar, gazetecilerin karşılaştığı hukuki süreçler ve hak arama yolları detaylı biçimde ele alınmaktadır.
2911 Sayılı Kanun'un Amacı ve Kapsamı
2911 sayılı Kanun, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin düzenlenmesine ilişkin usul ve esasları belirleyerek, bu hakkın kullanımını kamu düzeni ve güvenliği çerçevesinde düzenlemeyi amaçlamaktadır. Kanun, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin bildirim usulü, yapılacağı yer ve saatler, yasaklama ve erteleme koşulları, kolluk kuvvetlerinin yetkileri ve cezai hükümleri gibi konuları kapsamaktadır.
Kanunun Temel Hükümleri
Bildirim Yükümlülüğü: Kanunun 10. maddesi uyarınca, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek isteyenler, en az 48 saat önceden mülki idare amirine bildirimde bulunmak zorundadır.
Yasaklı Yerler ve Saatler: 22. madde, genel yollar, parklar, ibadethaneler, kamu hizmeti görülen bina ve tesisler ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne belirli mesafedeki alanlarda toplantı yapılamayacağını belirtir. Ayrıca, açık alanlardaki toplantıların güneş battıktan sonra sona erdirilmesi gerekmektedir.
Kanuna Aykırılık Halleri ve Cezai Yaptırımlar: Kanunun 28 ila 34. maddeleri arasında, bildirimde bulunulmaksızın düzenlenen toplantılar, yasaklı yer ve saatlerde yapılan gösteriler gibi kanuna aykırı fiiller için çeşitli cezai yaptırımlar öngörülmüştür.
Uygulamadaki Sorunlar
Bildirim yükümlülüğü uygulamada fiili bir izin şartına dönüşmekte, yasaklı alan tanımları çok geniş yorumlanmakta ve kolluk kuvvetlerinin müdahale yetkisi zaman zaman orantısız güç kullanımına yol açmaktadır. Bu sorunlar, toplantı hakkının Anayasa'da öngörülen çerçevenin dışına çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca, basın mensuplarının bu süreçlerde haber takibi yapmaları dahi zaman zaman cezai takibe konu edilebilmekte ve bu da ifade özgürlüğü ile kamuoyunun haber alma hakkını zedelemektedir.
Basın Özgürlüğü Bağlamında Gazeteci Ali Onur Tosun'un Durumu
19 Mart 2025'te başlayan gösterileri haberleştirmek üzere görev yapan gazeteci Ali Onur Tosun, herhangi bir eyleme katılmadığı halde, 24 Mart sabahı evinden polis operasyonuyla gözaltına alınmıştır. Gözaltının gerekçesi 2911 sayılı kanuna muhalefettir. İlk aşamada adli kontrol kararı verilmesine rağmen, bu karar daha sonra tutuklamaya dönüştürülerek Tosun cezaevine gönderilmiştir. 27 Mart 2025 tarihinde yapılan itiraz sonucunda tahliyesi sağlanmıştır.
Müvekkilimiz gazeteci Ali Onur Tosun’un yalnızca gazetecilik faaliyeti nedeniyle hedef alınması, hukukun cezalandırıcı değil koruyucu yönünü zedeleyen bir uygulamadır. Basın kartı sahibi olan bir gazetecinin, haber takibi yaptığı için tutuklanması ifade özgürlüğü açısından kaygı vericidir.
AYM ve AİHM Başvuru Yolları
Ali Onur Tosun'un yaşadığı hak ihlalleri, öncelikle Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yoluyla taşınabilir. Anayasa'nın 19, 26, 28 ve 36. maddelerine dayalı olarak basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, kişi güvenliği ve adil yargılanma hakkı ihlalleri ileri sürülebilir.
Anayasa Mahkemesi'nden sonuç alınamaması durumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru yapılabilir. AİHS'nin 5, 6, 10 ve 11. maddeleri uyarınca bu müdahaleler demokratik toplum gereklerine aykırı bulunabilir. AİHM, Türkiye’ye karşı verdiği birçok kararında barışçıl gösteri düzenleyen veya gösteriyi haberleştiren kişilere yönelik cezai işlemleri, demokratik toplum düzeniyle bağdaşmadığı gerekçesiyle hak ihlali olarak değerlendirmiştir.
Sonuç
2911 sayılı Kanun, teorik olarak kamu düzenini koruma amacı taşısa da, uygulamada ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü üzerinde ciddi baskılara yol açabilecek bir enstrüman haline gelmektedir. Gazeteci Ali Onur Tosun'un durumu, bu durumun en çarpıcı örneklerinden biridir. Anayasa ve uluslararası sözleşmelere uygun bir şekilde, bu hakların yeniden yorumlanması ve korunması zaruridir.
Eğer siz de gözaltı, adli kontrol ya da tutuklama gibi süreçlerle karşı karşıya kaldıysanız veya ifade özgürlüğünüze yönelik hukuki müdahaleye maruz kaldığınızı düşünüyorsanız, haklarınızı korumak ve süreci doğru yönetmek için Avukat Rengin Geçen ile iletişime geçebilirsiniz.